CİNAYET TARİHİ
Canilik Psikolojisi: Habil ile Kabil’i herkes duymuştur. Hz. Adem’in oğullarından olan Habil ile Kabil iki kardeştir. Habil kardeşi Kabil’e göre daha merhametli, daha anlayışlı ve daha hoşgörülüdür. Kabil ise tam tersi olarak Habil’e kin ve nefret beslemektedir. Kabil’in günden güne artan bu öfkesi, kini ve nefreti zamanı gelince Habil’i öldürmesine yol açacak ve insanlık tarihindeki ilk cinayet işlenecektir.
O günden zamanımıza kadar olan sürede insanların birbirine karşı kini, nefreti, öfkesi hiç azalmadan artarak dünyayı daha yaşanmaz bir hale getirecekti. Peki neden insanlar birbirine karşı bu kadar öfkeliydi, neden Kabil kardeşi Habil’i öldürmüştü, neden insanlar birbirini öldürüyordu. Tarihin çoğu döneminde insanlar birbirini toprak, aşk, kıskançlık, hırs, güç, intikam, ihtiras ve para adı altında ve bunun gibi birçok sebep yüzünden öldürmüşlerdir.
Peki insana bunu yaptıran güç neydi, neden insanlar sonsuza kadar sahip olamayacakları şeyler için birbirlerini öldürüyorlardı, neden insanlar ömürleri boyunca bir saniyesine bile hükmedemediği dünya için ömürlük nefesleri kesiyorlardı. Daha doğrusu bunu insan psikolojisi nasıl açıklıyordu.
PSİKOLOJİ VE CANİLİK
İnsan psikolojisinde her yerde karşımıza çıkan kötülük kavramı, insanın korkularından, nefretlerinden beslenip bir savunma mekanizması olarak ortaya çıkan, çok ciddi bir kavramdır. İnsanlar bu savunma mekanizması yüzünden yaptıkları her şeyi doğru olarak kabul edip, yaptığı yanlışları bilinci altında doğru bir şeymiş gibi kabullenirler. Bu yüzden insan çoğu zaman bir cinayet işlediğinde ‘ben doğru olanı yaptım’ diyerek vicdanını rahatlatır.
Aslında onun psikolojisinde doğru olan odur, çünkü kötülükten duvarlar yükseltmiştir ruhuna… hayatta kalmak için tek çareyi bunda bulur çünkü. ‘İnsanın doğasında var kötülük’ diyerek yaptığı yanlışları bir nebze açıklamaya çalışıyordur aslında. Zamanında o kadar acı çekmiştir ki darbe yediği yerden bir kez daha darbe yememek içindir bu çabası. Bu çabayı gösterirken yaptığı hatalar o kadar toz pembe gelir ki insana, onun gözünde o hatalar artık yaşamanın, hayatta kalmanın bir gerekliliğidir artık.
Bu yüzdendir ki çoğu ‘cani’ işlediği cinayetlerden sonra çok soğukkanlı bir şekilde hayatına devam eder. Aslında bu her zaman psikopatlık aşamasına gelmiş insanlara özgü değildir çünkü o ‘cani’ eğer o cinayeti işlemese kendisinin bir daha eskisi gibi yaşayamayacağını düşünmüş, kendince bunu öğrenmiştir. Her zamanki gibi kendi ellerimizle yetiştirdiğimiz caniler yüzündendir aslında nefret sebepli cinayetler.
Kendi ellerimizle insanların ruhlarına kötülükten, nefretlerden duvarlar örüp bu duvarların neden olduğu katılıklar yüzünden insanları ‘cani, sapık, ruh hastası’ sıfatlarına bürüyüp kendimizi işin içinden sıyırırız.
NEFRET DUVARLARI
Neydi bu nefret duvarları peki. İnsan her zaman mecbur kaldığı için mi örer bu duvarları ruhuna. Her zaman acı çektiği için midir bu duvarlar yoksa acı çektirmeyi de sever mi insanlar. Aslında basit bir aforizma çok net açıklar bunu sanıyorum ki… ‘kötü zamanlar güçlü insanları ortaya çıkarır, güçlü insanlar iyi zamanları ortaya çıkarır, iyi zamanlar zayıf insanları ortaya çıkarır ve zayıf insanlar ise kötü zamanları ortaya çıkarır’.
Tıpkı bu sözde olduğu gibi kötü insanlar da kötülük yapmayı seven insanları ortaya çıkarır ve bu sürdükçe iyiliğin hükmü günden güne, aydan aya daha da azalacaktır, azalmaya mahkumdur çünkü. İyi zamanların çıkardığı iyi insanlar o kadar azaldı ki artık iyi insanların yetiştirdiği iyiliği seven insanlara rastlamak imkansız hale gelmeye başladı neredeyse. Bu yüzdendir ki pek çok insan kendi içindeki iyiliği korumak adına ruhuna ördüğü nefret tohumlarının sebep olduğu kötülüklerin farkına bile varmadan yaşıyor, yaşattığı acıların doğruluğuna ise kendine inandığı kadar sıkı sıkı inanıyordur.
Bunun yanında ise her zamanki gibi insanoğlu, kendi büyüttüğü tohumların bozuk olduğunu görünce suçu toprağa atıyor hiçbir zaman kendi içindeki büyük eksikliği görmüyor belki de görmek istemiyordur. Ne yazık ki içimizdeki eksikliği doldurmadan geleceği doldurmak en az bardağın altındaki deliğe aldırış etmeden bardağa su doldurmak kadar imkansızdır. Bu yüzden korkarım ki ne o bardak suyla dolacak ne de o bardaktan su bekleyen geleceğimiz beklediği suya kanacaktır…
Daha fazla içeriklere göz atmak için Bilmiyorum Deme Sitemizi ziyaret edebilirsiniz.