UTANMA DUYGUSU
İnsanoğlu çoğu şeyden utanır kısa yaşamında. Bazen gülmekten, bazen ağlamaktan, bazen üzülmek bazen de sevinmekten, korkmaktan, acı çekmekten, duygularını göstermekten ya da gösterememekten. Giyiniş tarzından, yemek seçimlerinden, zevklerinden, sevdiklerinden, sevmediklerinden bile utanır. Bu insanoğlunun doğum anıyla gelen bir armağanı mıdır yoksa insana hayatı zindan eden bir yük mü? Bu sorunun cevabını bulmak için sanırım önce bulmamız gereken cevap ‘insan neden utanır’ sorusu olmalıdır. Sahi neden utanır insan. Üstünde olan bakışlara neden bana ne diyemez. Daha doğrusu neden üzerinde bakışlar olur ki.
Bir insan gülüyorsa, ağlıyorsa, seviniyor veya üzülüyorsa neden üzerine dikilen bakışları düşünmek zorunda kalır ki. Neden başkalarının duygularına karışacak haddi buluruz kendimize. Gerçi ne kadar imkansız beni beklediğim… en sevdiği insanın bile mutluluğundan mutlu olmayıp onu üzmeye çalışan, başkalarının üzüntüsünden keyif alan, arkadaşının hata yapması için onun en sinirli anını kollayan, bir insanın sevdiği ve sevmediği şeylere bile burnunu sokarak o bölgeden onu aşağılamaya çalışan, kendi doğruları ve zevklerini evrenin doğru ve zevkleri olarak gören, yemek seçimleri yüzünden insanları zengin-fakir ya da zevksiz olarak gösteren insanlar oldukça ne kadar imkansız insanların utanmadan, sıkılmadan yaşamaları.
PSİKOLOJİ VE UTANMAK
Peki neden bunu yaparız. Elimizde olmayan şeyler yüzünden çevremizdeki insanlara utanç yaşamaya, dahası onları aşağılamaya dair hakkı kendimizde nasıl bulabiliriz. Bu hakkı bulmak bizim mi suçumuz yoksa süregelen sistemde çocukluktan kontrolünü kaybetmeye başlayıp çoğunlukla ölene kadar ele alamayıp son nefeste de bize ‘keşke’ dedirten psikolojimiz mi. Kontrol altına alamadığımız birçok şey gibi eğer psikolojimizi de kontrol altına alamazsak bizi kontrol eder elbette. Zamanında çok acı çektiği için korkudan savunma mekanizması oluşturan bu sistem kendi içinde olan korku mekanizmasını başka insanlarda görmediği için onları ‘savunmasız’ olarak algılar ve her savunma durumunda olan ‘en iyi savunma saldırıdır’ prensibi ile saldırıya geçmesi en doğal durumdur.
Tam olarak bu yüzden kontrol edilmesi belki de en önemli şeydir psikolojimiz. Şayet kontrol edilmez ise insana yaptırabilecekleri anlattığım ve anlatabileceğim kelimelerin yarısı bile değildir. Kontrol edilmezse insanı sapık, katil, hırsız, arsız hata cani bile yapan psikolojinin aslında en masum halidir düşüncesizliğimiz.
KONTROL MEKANİZMASI
Psikolojimizde çoğu şeyin mekanizması olduğu gibi kontrolümüzün de bir mekanizması vardır ve bu da her sistem gibi kendi içinde ve üstünde bölünen dallarla birlikte çalışır. Eğer psikolojimizi kontrol etmek istiyorsak anlaşıldığı gibi önce kontrol edilmesi mümkün olmayan şeylerden uzaklaşıp, inatlaşmayı bırakmalı daha sonra kontrol edebileceğimiz şeyleri sorumluluktan kaçmayı bırakıp, gözümüzde fazla büyütmeden kontrol etmeliyiz ki hayatımıza ve kendimize düzen verebilelim. Önce kendimize düzen vermeden kendimizi kontrol etmeye çalışmak hatta psikolojimizi kontrol etmeye çalışmak imkansızdır çünkü. Ve tabi kontrol edemediğimiz şeyleri bırakmadan da psikolojimizi kontrol etmeye çalışmak okyanustan bardakla suyu taşımak kadar imkansızdır.
Kontrol edemeyip bizi bırakmayan en önemli şeyler aslında travmalarımızdır. Zira ömür boyu ne onlar yakamızı bırakır ne de biz bırakabiliriz onları ve onlara karşı olan utançlarımızı. Burada da açığa çıktığı üzere geçmişe dair utanç kaynağı olarak tutup bir türlü bırakamadığımız travmalarımız yüzünden oluşan korkulardan meydana gelen savunma mekanizması sayesinde başkalarının korkusuz gibi eğlenmesinden duyduğumuz rahatsızlığın dışa tezahürüdür esasen aşağılama hareketlerimiz ve bu yüzdendir bu aşağılık kompleksimiz.
Daha fazla içeriklere göz atmak için Bilmiyorum Deme Sitemizi ziyaret edebilirsiniz.